Yönetimle ilgili tartışmalar sırasında ülkemizde çoğu kez birbirine karıştırılan hatta zaman zaman birbiriyle karşıtmış gibi de algılanabilen iki kavramı tartışalım isterseniz : Yetkin birey ve Üretken takım kavramlarını…
Öncelikle yalın olarak kavramları tek tek ele alalım
YETKİN BİREY: Hemen akla geliveren çocukluk dönemini tamamlayıp, akli dengesinde ve çevreyle iletişiminde ileri derecede sorun olmayan, cezai sorumluluk de taşıyabilen kişi. Ama bunun da ötesinde toplumsal yaşama katkıda bulunacağı alanda iş yapabilme yeteneğine sahip, gerekli performans kriterlerini eksiksiz yerine getirecek şekilde eğitimli, gelişime açık, sorumluluk alabilecek bir insan. Doğal ki performans kriterleri işin ve beklenen görevin niteliğine göre üstel olarak değişiyor.
Basitleştirilmiş örneklerle açıklamaya çalışalım. Sıradan bir amatör sürücü belgesi sahibi yetkin bir birey belli yaş limitlerinde, görme ve hareket yetenekleri sınanmış,
Belirli bir okuryazarlık vasfına sahip, kulanacağı araçla ilgili minimum seviyede bilgi ve tecrübe sahibi iken en küçük bir yolcu uçağının pilotu tüm bunlara kat kat sahip ayrıca da atmosferik değişkenlere dayanıklılık başta olmak üzere yıllar sürecek fiziksel ve zihni eğitimleri başarıyla tamamlamalıdır. Bu da yetmez, mutlaka bir mentor denetiminde saatlerce teorik ve pratik deneyim sonucunda bir sertifikaya sahip olur. Ayrıca yenilenen teknolojiler ve eski bilgilerin tazelenmesi amacıyla sürekli verilen kurslarda da belirli başarı göstergelerine sahip olması istenir. Başka bir örnek gerçek anlamda Kalite Yönetim Sistemini benimsemiş herhengi bir işletmeden verilebilir. İster küçük isterse de binlerce kişiden oluşuyor olsun bu işletmenin her kademe çalışan ve yöneticilerinin sahip olması gerekli minimum yeterlilikler incelenmiş ve belirlenmiş olmalıdır. Ayrıca varolması muhtemel eksiklikler ve sürekli gelişme için aktiviteler belirlenmiş, planlanmış ve uygulanmaktadır. Böylece işletme yönetimi kişilere ve raslantılara bağlı kalmaksızın güvence altına alınmıştır.
ÜRETKEN TAKIM: Batı dillerinde grup, takım, ekip, çember gibi farklı kelimelerle de tanımlanabilen belirli bir amacı veya amaçlar bütününü yerine getirmek üzere oluşturulan insan birimi ve görev toplulukları ülkemizde de takım olarak tanımlanıyor. Ama benim özellikle bu yazının ana teması olarak vurguladığım ÜRETKENLİK de çok önemli. Yani bu takım amaca yürürken veya erişirken hangi girdileri, ne ölçüde kullanmış ve aldığı sonuç yani çıktıları bu girdilerle karşılaştırıldığında ne durumda. Halk diliyle söylersek “attıkları taş ürküttükleri kurbağalara değer mi?”
Öncelkle biraz takımı oluşturan temel öğelere bakalım. Öncelikle misyon yani takımın varolma nedeni çok net tanımlanmış olmalı. Daha sonra amaç ve hedef/hedefler de belirlenmiş olmalı. Hemen ardından başka bir hatta birkaç yazımızın anlatabileceği LİDERLİK sorunu çözümlenmeli. Takım doğal olarak hazır değilse lider ve takım üyelerinin seçimi veya belirlenmesi, uyumu ,birlikte çalışma yetenekleri çok önemli.
Sonuçta geliyoruz üretkenliğe. Bu çok önemli kavram hem işletmeler hem de ülke düzeyinde çok şey açıklıyor. Yani amacımız neydi, buna nasıl ilerledik, kaynaklarımızı doğru, verimli ve etkin olarak kullanabildik mi. Alternatif olanaklar nelerdi ve en önemlisi rakiplerimiz, sektörümüz veya benzer sektörlerle karşılaştırırsak ne aşamadayız. Tüm bu soruların yanıtlarını almadan takımımızı irdeleyemeyiz.
Tüm bunları size bir kez daha hatırlatıyorum ki tüm işletmelerimiz sadece bireylerle hatta sadece çok hünerli, bilgili yetkin bireylerle değil, gerçekte görünen veya görünmeyen takımlarla yönetilir ve tarihte yazılı sonuçlar mutlaka bireylerin olduğu kadar takımların nitelikleriyle de orantılıdır.Tabii ki bir de birey ve/veya takım olma, takımdaşlık kültürü var, o da kismetse bir başka yazıya.